İçeriğe geç

Kamu davasında hakim ne sorar ?

Kamu Davasında Hâkim Ne Sorar? Adaletin Kalbine Dokunan Bir Hikâye

Merhaba sevgili okuyucular,

Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Ne kuru hukuk maddeleriyle dolu bir yazı olacak bu, ne de soğuk bir mahkeme salonunun betimlemesi… Bu yazı, adaletin insana dokunan tarafını anlatan bir hikâye. “Kamu davasında hâkim ne sorar?” sorusunun cevabını, bir olayın içinden, gerçek duygularla hissettireceğim size.

Bir Sabahın Sessizliğinde Başlayan Dava

Adliye koridoru sabahın erken saatlerinde sessizdi. Işıklar yeni yanmış, duvarlarda yankılanan ayak sesleri yeni yeni duyuluyordu. O gün görülecek dava bir kamu davasıydı. Devlet, bir vatandaşın hakkını, toplum adına savunacaktı. Salonda iki kişi dikkat çekiyordu: Avukat Selim ve Psikolog Derya.

Selim, kırk yaşlarında, düzenli, stratejik düşünen bir adamdı. Her kelimesini ölçer, her hamlesini planlardı. Onun için adalet, bir denklemdi — doğru kanıtları bulur, doğru soruları sorar, doğru sonuca ulaşırdı.

Derya ise bambaşkaydı. İnsanların yüzlerine bakarak duygularını okur, cümlelerin arkasındaki sessizliği duyardı. Ona göre adalet, sadece kural değil; empati, vicdan ve hikâyeydi. O gün mahkemeye danışman olarak çağrılmıştı; çünkü dava, hem toplumu hem bireyi ilgilendiriyordu.

Hâkimin Sorduğu İlk Soru: “Neden?”

Duruşma başladığında salonda bir sessizlik hâkimdi. Hâkim tokmağını masaya vurdu ve davalıya dönerek sordu:

“Bu suçu işlerken neden böyle davrandınız?”

Bu tek kelimelik soru, salondaki havayı değiştirdi. Çünkü “neden” sadece bir hukuk sorusu değildi; bir insanın iç dünyasına açılan kapıydı. Selim notlarına baktı, olayın detaylarını sıralamaya başladı: zaman, mekân, tanık ifadeleri, deliller… Her şey netti. Ama Derya, gözünü sanıktan ayırmadı. Adamın elleri titriyordu, sesi kısıktı.

“Çocuğum hastaydı,” dedi sonunda, “borçlarım birikti… İşten atıldım. Ne yapacağımı bilemedim.”

Selim bunu bir savunma olarak kaydetti. Derya ise bir insanın çaresizliğini duydu. Aynı cümle, iki farklı kulakta iki farklı anlam bulmuştu. İşte o anda adaletin ne kadar çok katmanı olduğu bir kez daha görünür oldu.

Erkek Akıl, Kadın Kalp: Aynı Davada İki Bakış

Selim, stratejik bir soğukkanlılıkla dosyayı incelerken, Derya sessizce düşündü: “Bir sistem insanı bu kadar köşeye sıkıştırıyorsa, suç kimde başlıyor?”

Erkek aklı, çözüm odaklıydı — “Bu olay nasıl önlenebilirdi?” sorusunu soruyordu. Kadın kalbi ise ilişkisel bir yerden bakıyordu — “Bu insan neden yalnız bırakıldı?” diye içinden geçiriyordu.

Hâkim, toplum adına sorduğu her soruda aslında bu iki bakış arasında bir köprü kuruyordu. Çünkü kamu davası dediğimiz şey, yalnızca suçun değil, toplumun aynasıydı.

Hâkimin İkinci Sorusunda Sessizlik

Hâkim bir süre düşündü, sonra yine aynı sakin ses tonuyla devam etti:

“Peki, yaptığınızın yanlış olduğunu biliyor muydunuz?”

Bu soru, salondaki herkesi susturdu. Cevap belli gibiydi, ama hâkim o cevabın ötesindekini arıyordu: vicdanı. Çünkü kamu davalarında, hâkim sadece kanun metnine değil, insanın niyetine de bakar. Suçun toplumsal etkisini tartarken, kişinin iç dünyasındaki fırtınayı da anlamaya çalışır.

Sanık gözlerini yere indirdi. “Biliyordum,” dedi. “Ama bazen bildiğini yapmak, bilmediğinden daha zor.”

O an, salonda kimse nefes almadı. Selim bile kalemini bırakmıştı. Derya’nın gözleri doldu. Adaletin dili bir anda insanın kalbine dokunmuştu.

Adaletin Gerçek Sorusu

Hâkim davayı sonlandırmadan önce son bir soru sordu:

“Bu olaydan sonra ne öğrendiniz?”

Bu sorunun cevabı artık sadece davalıya değil, hepimizeydi. Çünkü kamu davalarında, devletin amacı sadece cezalandırmak değil, toplumu eğitmek, hatalardan ders çıkarmaktır. Adalet bazen tokmağın sesinde değil, bu soruda saklıdır.

Sanık, başını kaldırıp cevap verdi: “Bir insan, çaresiz kaldığında bile doğruyu seçebilmek için cesaret aramalı.”

Hâkim başını salladı. Derya, sessizce gülümsedi. Selim ise defterine son notunu düştü: “Gerçek adalet, sadece yasayla değil, anlayışla olur.”

Son Söz: Kamu Davasında Hâkim Ne Sorar?

Belki de hâkimlerin sorduğu sorular, sadece sanığa değil, hepimize yöneliktir. “Neden?”, “Biliyor muydun?”, “Ne öğrendin?”… Bu üç soru, hem bireysel hem toplumsal vicdanı harekete geçirir. Kamu davası bir yargılama değil, bir aynadır — toplumun kendi hatalarını, değerlerini ve umutlarını görür o salonda.

Sevgili okuyucular, sizce hâkim olsaydınız ilk ne sorardınız? Adalet sizce kanunla mı başlar, insan kalbiyle mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
grand opera bet güncel girişsplash